ÜYE GİRİŞİ ÜYE OLMAK İÇİN ALTTAKİ LİNK İ TIKLA

MALKARA

Tekirdağ iline 56 km. uzaklıkta olan Malkara'nın kuzey batısında Uzunköprü, kuzey doğusunda Hayrabolu, güney doğusunda Şarköy, güneyinde Gelibolu, batısında ise Keşan bulunmaktadır. 1.149 km2'lik yüzölçümü ile Tekirdağ ilinin toprak alanı en geniş ilçesidir.
Tekirdağ location Hayrabolu.svg


MALKARA İLÇE TARİH


Malkara ilçesi, Ülkemizin, Trakya bölgesinde yer almaktadır. Trakya bölgesine adını veren kavim Thrak (Trak)'lardır. Kaynaklar, Thraklardan pek söz etmemektedir. Ancak son zamanlarda bu konuda yapılan araştırmalarda bunun böyle olmadığı anlaşılmıştır. Thraklar M.Ö. V. yüzyılda Kralları Adela zamanında Odrys adıyla anılırlar.

Bunların, Yunanlılara ve Romalılara paralı askerlik yaptıkları bilinmektedir. Dünyanın ilk isyanını Roma'da gerçekleştiren (M.0.90) Spartacüs (Spartaküs) Kırklarelili bir Thraktır.


1980'li yıllarda Bulgaristan da (Haskova 'da) İngiliz araştırmacı James MELLART'ın yaptığı kazılar, 1988'de Tekirdağ Naip köyündeki kazılarda çıkan eserler, Thrakların söylenenlerin aksine, zengin bir kültüre sabip olduğunu kanıtlamıştır.

Malkara'nın kuruluşuna gelince; kaynaklar Pers kralı Kserkes (Kaylıüsrev) zamanında Yunan şehirleri ile yapılan savaşlar (Pers savaşları) sırasında, Malkara'ya çok yakın olan Gürgen Bayırı denilen yerde bir kalenin yapıldığı söylenmektedir. Bu kale civarında birçok yılan bulunduğundan, bu kaleye Farsça Margar veya Margaar adı verilmiştir. Farsça'da mar yılan, gar veya gaar da in-mağara anlamına geldiğine göre Malkara sözü, yılanlı mağara veya yılanlı kale anlamına gelmektedir.

Bir söylentiye göre, Makedonya Kralı Büyük İskender (M:Ö: 356-323) Trakya'da otuz yıldan fazla kalan Persleri (İranlıları) 7 Trakya'dan uzaklaştırılınca, Malkara'da (Malgar'da) Sazan, Malgar ve Kumardar isimli üç komutanı, edek güçlerin başına bırakmıştır. Kumardaş isimli komutan da bir kale yaptırmıştır (Halen oraya Kumardaş Tepe denilmektedir). Sazan adlı Komutan da yine bir kale yaptırmıştır (Bugün Sazan çiftliği denilen yerde). Bu kaleler daha sonra Romalıların eline geçmiştir. Bizanslılar dönemine kadar savunma amacıyla kullanmışlardır.

Osmanlılar Rumeli'ye geçtiklerinde, Malkara, surları ile ünlü geniş yerleşim alanı idi. Bu sırada şehrin adı Megal ora-Megallıora (Büyükköy), Melagoro (Ulular ulusu) diye anılmaktadır. Bilindiği gibi, Osmanlıların Rumeli'ye geçici Sırplara karşı Bizans'a yardım amacıyladır. Daha sonra, Gelibolu - Çinpe Kalesinin Osmanlılara Bizanslılar tarafından verilmesiyle, kurayı kir üs olarak kullanan Osmanlılar, fetih (ele geçirme) amacıyla, Gazi Süleyman Paşa'nın emrindeki güçlerle Rumeli'ye geçmişlerdir. (1353-1356). B u sırada Hacıilbey, Lala Şahin, Balatan Bey, Küçükhıdır Bey, Evrenbey, Hacısungur Bey, Müstecep Bey ünlü komutanlar öncülüğünde Tekirdağ, Vize, Keşan, İpsala ve Çorlu şehri hızlı kir şekilde alınmıştır. Bazı kaynaklar bu arada Malkara'nın da alındığını yazmaktadırlar. Ancak, Malkara ve Hayrabolu'nun Gazi Süleyman Paşa ölümünden bir kaç yıl önce alındığı akla daha yatkındır. Süleyman Paşa bir av sırasında (Bolayır ile Seydikavak arasında) kaza ile ölmüştür (1359)- Tahtın varisi olan bu şehzadenin ölmesi üzerine yerine kardeşi I. Murat geçmiştir. 1360'lı yılların kaşında Bizanslıların saldırılar sonucunda, Trakya'da Osmanlıların elinde bulunan bir çok yer gibi Malkara'da elden çıkmıştır. Ancak 1. Murat, bölgede duruma hakim olunca, daha önce elden çıkan yerler, Malkara'da dahil Osmanlıların eline geçti. Bu duruma göre Malkara'nın, Osmanlılara geçtiği son ve kesin tarih 1363'tür. Malkara'yı fetheden Komutanın da HacıilBey olduğu bilinmektedir. Bugün Trakya'da birçok yerde Mezarı ve Hacı İl Bey adına yapılmış okullar bulunmaktadır.


Malkara'nın kesin olarak Osmanlılara geçmesinden sonra, Osmanlının is (yerleştirme) politikasına uygun olarak Anadolu'dan getirtilen Yörükler, Malkara ve civarına yerleştirilmişlerdir. Bu arada, Ankara ve Çankırı dolaylarından getirtilen bazı ahi gruplar da Malkara'ya yerleştirilmişlerdir. (Ahievren köyü adı bu olaydan gelmektedir.) 1. Murat'ın ahiliğe karşı büyük bir sevgisi olduğundan (kendisi de bir ahi'dir.), Malkara'ya getirtilen Yörükler arası ahi'lik oldukça yaygındır. Malkara ve civarına yerleştirilen Yürüklerin büyük bölümünün 1. Mehmet (Çelebi) dönemin de "1402- 1421" Saruhanlı Beyliğinin Yörükleri olduğu bilinmektedir. Bunlar ; Konya, Aydın ve Muğla çevrelerinden getirtilerek yerleştirilmişlerdir. Başlarında da ünlü Paşayiğit (Keşan'ın Paşayiğit kasabası onun adını taşır) bulunmaktaydı.


İstanbul'un Türkler tarafından alınmasından sonra, Malkara'nın Balkanlara yapılacak seferler sırasında önem kazandığı görülür. Fatih döneminde Malkara, daha sonraları Evlad-ı Fatihan adıyla anılan akıncıların merkezi olacaktır.


Paşa yiğit'in soyundan Turhan Bey (Malkara'nın Hacıevhat Mahallesinin ondan fazla sokağı onun adını taşır), yaşadığı dönem içinde Malkara'nın gelişmesini sağlamış, bu dönem de Malkara oldukça gelişmiştir. Zira, akıncı birliklerinin tüm ihtiyaçları buralarda karşılanmaktadır. "Bugün Malkara civarında Boyacılar, Enserciler, ekmekçiler, Yaylagöne gibi isimler bu dönemin izlerini taşır. Akıncı birlikleri için lazım olan her şey buralarda hazırlanıyordu." Turhan Bey'in oğulları Atina fatihi Ahmet (ki burada ölmüştür) ve kardeşi Ömer Bey (Türbesi, Malkara'da adıyla anılan caminin avlusundadır. Klasik Osmanlı üslubunu taşıyan yapı, sağlam olarak günümüze kadar gelebilmiştir.) Fatih döneminde önemli bir akıncı Beyidir. Kaynaklarda rastlandığı kadarı ile gözü pek bir komutan olan Ömer Bey, Fatih'in emriyle 1465'ler de Venedik'e 70 km. kadar yakın olan İzanco ırmağına kadar,1470'lerde Romanya'ya Pleoşti (Bükreş yakınları)'ye kadar uzanan maceralı akınlar yapmıştır. Fatih'in isteği ile 1473 Otlukbeli savaşına katılmış, uzun Hasan'ı İran içlerine kadar kovalamış ve orada esir düşmüştür. Fatih, bu değerli adamını, bir çok İranlı esiri vererek geri almıştır. Bundan sonra Ömer Bey'in gözden düştüğü ve Malkara'da öldüğü bilinmektedir. (1488) Yükselme dönenimde Edirne-Belgrat önem kazanınca Malkara eski önemini yitirir gibi görünür. Ancak bu sırada, ünlü devlet adamlarının ve komutanlarının sürgün yeri olarak önemini devam ettirir.


Bilinen sürgünlerin başlıcaları şunlardır:
Hadım Süleyman Paşa; Ölümü 1548. Mısır Valisi iken Hint Denizi seferinde başarısız olunca Malkara'ya sürülmüştür.
Koca Sinan Paşa ; Ölümü 1596. Ünlü Osmanlı Vezir-i Azamidir. 1580'de Malkara'ya sürgün olarak gönderilmiş, 4 yıl burada yaşamıştır. Bugünkü Sinan Paşa mera'sı onun adından gelir.
Sofu Mehmet Paşa; Ölümü 1469- Sadrazamlıktan azledilince Malkara' ya sürgün edilir. Bu günkü şadırvanın olduğu yerde boğularak öldürülür.
Husrev Mehmet Paşa; 1756 Tekirdağ doğumludur. 1763'de Malkara' ya sürgün edilmiştir.
Melek Ahmet Paşa ; 1651'de Malkara'ya sürgün edilmiştir.
Boynu Eğri Mehmet Paşa ; 1656'da Malkara'ya sürgün edilmiştir.
Hacı Evhat ; 1524'lerde Kanuni'nin özel öğretmenliğini yapan bu bilgin, onu çekemeyenlerce Malkara'ya sürgün gönderilmiştir. Malkara'nın en büyük mahallelerinden biri bu zatın adını taşır, ilginç Vakıflar kuran Hacı Evhat, hayırsever kişiliği ile Malkaralıların gönlünde taht kurmuş, anısı ölümsüzleştirilmiştir.
Bedri Mustafa Paşa; 1689'da Malkara' ya sürgün edilmiştir. Aslen Malkara doğumludur. Devlet kademesinde birçok önemli görevlerde bulunmuş, Osmanlı tarihinde ilk defa içkiye vergi koymuştur. Avusturya ile devam eden savaş sırasında Macaristan Serdarı Arap Recep Paşa yenilince ulema sınıfı Mustafa Paşanın aleyhine düşünmüştür. 2.Süleyman Sadrazamlığa Fazıl Mustafa Paşayı getirince Bedri Mustafa bu görevden alınarak Malkara'ya sürgün edilmiştir.


Büyük gezgin Evliya ÇELEBİ, hemen, hemen bütün Osmanlı İmparatorluğunu dolaşmış ve Malkara'yı da görmüştür. Malkara'nın 1.150 haneden oluştuğunu, evlerinin kiremit örtülü, bakımlı bir şehir olduğunu Seyahatnamesinde belirtir. Ayrıca, şunları da ilave eder; "Gezdiğim yerlerden farklı bir yer Kömürhisar (Korudağı -Malkara). Çünkü burada büyükler gibi çocuklar da çalışıyor. Balı ve Kaşkavalı (Kaşar Peyniri) ünlü olan bu yerin 1 Tabakhaneleri (Deri İmalathanesi) de pek ünlüdür. Bu tabakhaneler de derinin sepilenmesi için, köpek pisliği gereklidir. Sakak erkenden, eline bir sepet ve maşa alan her çocuk, sokaklarda köpek pisliği toplar. Doğru tabakhaneye götürür, böylece para kazanır. Ben bu işe şaştım." Malkara'nın, Selanik'ten İstanbul'a giden eski yol üzerinde olması, konaklama yönünden önemli bir merkez olmasını sağlamıştır.


Malkara, 1828 Osmanlı - Rus savaşı sırasında, Türklerin elinde ilk defa işgale uğramıştır. 1878 Osmanlı - Rus savaşında da (93 harbi) Tekirdağ işgal edilince, Malkara'da önemli göçlere sahne olmuştur. Malkara , tarihinin en kötü günlerini Balkan savaşı sırasında yaşamıştır. 9 Kasım 1912'de Bulgarlar tarafından işgal edilmiştir. Yerli Bulgar ve Rumların da işbirliği ile 500'den fazla kadın, erkek ve çocuk şehit edilmiştir. Katledilen insanlar, toplu olarak gömülmüşlerdir. Şehitlik denilen bu yerde, bu şehitlerin anısına güzel bir anıt dikilmiştir. İşgal 8,5 ay sürmüş, bu arada şehir yağma edilmiş, yakılmış, yıkılmıştır.


14 Temmuz 1913'te Mustafa ve Enver Paşanın birlikleri tarafından şehir harabe halinde kurtarılmıştır. Malkara son kez, 1. Dünya Savaşı sonun da 20 Temmuz 1920'de Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. İşgal yıllarında çok kötü günler yaşayan Malkara, 11 Ekim 1922'de sağlanan ateşkes uyarınca 14 Kasım 1922 tarihinde Yunanlıların şehri boşaltmasıyla kurtulmuş ve özgürlüğüne kavuşmuştur.


2. Dünya Savaşı yıllarında da (1940-1941), Trakya'da ki diğer kasabalar halkı gibi, buradakiler de işini, gücünü, yerini terk ederek Anadolu'ya göç etmek zorunda kalmış, türlü maddi, manevi sıkıntılara ve acılara uğramışlardır.


2. Dünya savaşı sırasında Türkiye'ye sığınan Yunanlıları da savaş süresince beslemiştir. Malkara, tüm bu işgallerin yanında birde ayaklanmaya şahit olmuştur. III. Selim zamanında Nizamı Cedit'in kuruluşu günlerinde bu yenilik hareketini çekemeyen Yeniçeriler, Malkara'nın Ballı köyünde ayaklanmışlardır. Nizamı Cedit kuvvetlerince bastırılmıştır.


Malkara'nın Kuruluşundan Bugüne Kadar Geçen Zaman içerisindeki isimleri
MALKARA'nın adı zamanla bir çok değişikliklere uğramıştır.
Şöyle ki:
1- İranlı'lar zamanında M A RG AR-M ARGAAR,
2- Bizanslılar zamanında MEGALO HORA,
3- Osmanlılar zamanında, önceleri bir süre MEGALO GORO ve MIGALGARA,
4- Sonraları, denizden uzaklığı ve denizden gelen mallarla irtibatı bulunmaması sebepleriyle kara malı anlamına gelen MAL-KARA, (ayrı iki cümle)
5- Daha sonraları, Arap dilinin genişlemesi ve etkisi altında kalınması yüzünden MAALGARA'ya dönüşmüştür.
6- Bu gün ise MALKARA'dır. Trakların, Trakya'nın ilk sakinleri olmalarına rağmen, bunlar zamanında Malkara'nın nüvesini teşkil eden bir kal'anın veya meskün bir yerin mevcut olduğuna ve bir isim taşıdığına dair bilgilere rastlanmamaktadır. Diğer taraftan, Sırplar tarafından kurulduğu zaman da bir tahminden ileri gidememektedir. Çünkü böyle olsaydı yabancı bir isimle anılması gerekirdi. Bu da mevcut değildir. Böyle olunca Malkara'nın nüvesi olan ilk kal'anın fransça MARGAR, IVIARGAAR (Yılanlı mağara, Yılan Mağarası ) adını almış olması banisinin Keyhüsrev'in ordularındaki Türkler olduğuna açık ve kuvvetli delil sayılabilir.


Bir tarafta, inşa tarihi hakkında bilgi bulunmamakla beraber, bu bölgenin geçirdiği tarihi safhalara göz atınca dört - beş bin, belki de daha fazla bir geçmişe sahip olduğunu kabul etmek hiç de yanlış olmaz.
MALKARA İLÇE COĞRAFYA
COĞRAFİ YAPI
Genel Coğrafya ve Yeryüzü Şekilleri
Malkara, dünya üzerinde 40.54 kuzey enlemi ile 26.52 doğu boylamları, arasında yer almaktadır. 1.225 km2 yüzölçümü ile Tekirdağ İlinin toprak alanı en geniş olan ilçesidir. Tekirdağ İline 56 km. uzaklıkta olan Malkara'nın kuzey batısında, Edirne'nin Uzunköprü İlçesi, kuzey doğusunda Hayrabolu, güneydoğusunda Şarköy, güneyinde Çanakkale'nin Gelibolu ilçesi, batısında ise Edirne'nin Keşan İlçesi bulunmaktadır Malkara çevresin de bulunan ilçelerden Keşan'a 26 km., Uzunköprü'ye 72 km., Gelibolu'ya 100 Km., Şarköy'e 48 km., Hayrabolu'ya 46 km. mesafededir. İlçede yüksek dağlar, vadiler yoktur. Genelde toprakları aşınmış tepelerden yarı ova özelliği gösteren plato görünümündedir. Tekirdağ İlimizin en önemli Dağı olan Tekir Dağları Malkara'ya 25 km. mesafededir. Bu dağlar, İlçemizin güney bölümünde, Tekirdağ-Gelibolu istikametinde uzanırlar. İlçemiz Çimendere Köyü yakınında son bulur. Ganos dağı, Tekir sıra dağlarının en önemli yükseltisidir (845 m.).


İlçenin sınırları içindeki en önemli yükseltiler ise; Elmalı-Karacahalil arasındaki Kuş Tüneyi (647m.) tepesi, Panayır tepe (664 m.), Çimendere-Elmalı arasında Kartal tepe, Yenidibek-Keşan arası İstihkamlar tepe gösterilebilir. Malkara'nın yüzey şekilleri nedeni ile küçük akarsuları yoktur. Barajları ve göletleri besleyen dereler vardır. Karacahalil, Gözsüz dereleri, Sağlamtaş'ın içinden geçen Çay deresi, Şalgam'ın içinden geçen Uzun dere, Müstecep-Aksakal arasından geçen Köprü dere, Kürtüllü'nün içinden geçen Curculu deresi, Batkın-Kiremitlik arasında Pokça deresi, Müstecep-Sırtbey arasından geçen Kayak dere, Deliller-Ballı arasından geçen Şaşan dere, Balabancık'ın güneyinden geçen Koca dere, Deveci-Kadıköy arasından geçen Âna dere, Karacahalil-Elmalı arasından geçen Ezberli dere, Gözsüz-Allıışık arasında Kazanca deresi, Sarıpolattan geçen Şeker dere, Yeııidikek- Teteköy arasındaki Değirmen dere bunların arasındaki önemlilerdir. İlçede belli başlı ovalar ise; Evrenbey, Kırıkali, Hacısungur, Gözsüz, Karacahalil, Kalaycı, Sağlamtaş, İbribey ovalarıdır. Bunlar fazla geniş olmamakla birlikte bu ovalar İlçenin önemli düzlükleridir. İlçenin hudutları içinde doğal göl bulunmamaktadır. Yapay baraj ve göletler vardır.


Karaiğdemir ve Kadıköy barajları en önemli yapay barajlardır. Bunun yanında, yine sulama amaçlı yapılan Yayla göne, Vakıfidemir, Yenidikek (Pişman, Doluköy, Küçükhıdır, Karacagür göletleri yapılmıştır. Yapılan bu baraj ve göletlerle İlçenin sulanabilir arazi miktarı, 28.360 dekara yükseltilmiştir.


ilçe topraklarının kullanıma göre dağılımı şöyledir.


Kültür arazisi : 766.763 dekar
Tarım Dışı Arazi : 141.174 dekar
Orman Arazisi : 232.380 dekar
Mera Arazisi : 75.973 dekar
Çayır Arazisi : 8.710 dekar
Toplam : 1.225.000 dekar


Jeolojik Yapı
Trakya havzasının jeolojik gelişiminin Orta Eosenden başladığı, herhangi bir kesintiye uğramadan Kuaterner'e kadar devam ettiği ve 5.000 m.'den fazla kir sediman örtüsünün olduğu görülmektedir. Malkara formasyonu Miosen devrine aittir. Malkara formasyonu kum taşı ve inceden kabaya taneli, ekseriye kirli kum ile ara tabakalı, gri-yeşil kumlu şeyler ve killerden oluşmuştur. Bu formasyona linyit yataklarında sık sık rastlanılır. Formasyon kalınlığı 500 m. olmakla kirlikte bazen 700 m. yi geçer. Formasyonun deposit ortamı genellikle karasal ve bazen de denizseldir.


Yer altı suyu bakımından, devamsız tabakalar halinde zayıf akifer şartlar mevcuttur. Yüzeye yakın sahalarda düşük kaliteli, daha derinlerde tuzlu su görülmektedir. Sahada şiddetli tektonik hareketlere maruz kalmış kısımlar dışında genel olarak WSW-ENE doğrultulu kıvrım yapısı görülmektedir. Kömür rezervlerinde yatay devamlılık bulunmayışından dolayı yöresel (küçük) işletme imkanları vardır. Bu durum rezerv tahminini güçleştirmektedir. Türkiye'nin kömür ihtiyacı bakımından bölge, ikinci derece önem taşır. Malkara'da linyit damarı (Oligosen) yaşlıdır ve ortalama işletmeye elverişli kalınlık 1-1,5 m. Civarındadır.


Bitki Örtüsü
ilçenin sahip olduğu toprakların büyük bir kısmı tarıma elverişli olduğu için, karakteristik bitki örtüsünü belirleyecek geniş alanlar fazla yoktur. Ancak, buna rağmen bitki türü görünümünden zengin bir çeşitlilik gösterir. Odunsu bitki türlerinden kızılçam, karaçam, meşe, gürgen, karaağaç, söğüt, kayak, ıhlamur, ceviz, kestane ve fındık sayılabilir. Yıllık yağış miktarının az, havamnın nispi rutubetinin de düşük olması nedeni ile İlçe bitki örtüsü kakımından pek zengin değildir. Yıllık yakacak odun üretimi 24.000 ster, yıllık kereste üretimi 2.000 ra3 civarındadır. Bozuk orman alanlarında ağaçlandırma çalışmaları hızla devam etmektedir. Otsu bitkilerden ayrık otu, üçgül otu, yalancı fiy, yabani bakla, kanyaş, sarmaşık, yabani hububat türleri olarak görülmektedir.

Genel iklim Durumu:
Malkaranın yer aldığı Trakya bölgesi, Akdeniz ve Karadeniz iklimlerinin geçiş bölgesinde bulunmaktadır. Bu durumun iklime etkisi büyüktür. Yörede yarı karasal iklim hakim durumdadır. Kış aylarında balkanlar üzerinden gelen soğuk ve yağışlı hava bölgede etkilidir. Zaman zamanda kış, kuru ve dondurucu soğuklar şeklinde geçer. Yazlar da, genellikle sıcak ve kuraktır. İlkbahar ve sonbahar yağışlı geçer.

Sıcaklık
İlçede yaz ve kış ısı farklılıkları fazladır. Yılın en sıcak ayları Temmuz, Ağustos aylarıdır. En soğuk aylar ise Aralık, Ocak, Şubat aylarıdır. Malkara'da son on yıllık sıcaklık durumu değerlendirildiğinde yıllık ortalama sıcaklığın 13.19, yıllık en yüksek ortalama sıcaklığın 18.59, yıllık en düşük ortalama sıcaklığın 8.39 olduğu görülmektedir. Yıllık toprak üstü ısı 7.6' dır. Toprak altında ise, 5 cm. derinlikte 15.083, 10 cm. derinlikte 14.86. 20 cm. derinlikte 14.875, 50 cm. derinlikte ortalama ısı 14.95, 100 cm. derinlikte ortalama ısı yine 14.46 dir. 1996 vıhnda en düşük ısı Şubat ve Aralık aylarında 0.9 , Ocak ayında 3.1, Mart ayında ise 3.4 olmuştur. İlçede son on yıllık ortalama en yüksek sıcaklık 18.6 olmuştur.


Nispi Nem
Malkara'da 1996 yılında ölçülen nispi nem değerleri en düşük dönemlerde % 22 - 59 arasında, en yüksek dönemlerde ise % 88 - 97 arasında olduğu görülmektedir. İlçenin yıllık ortalama nem oranı 96-73 civanndadır.


Yağış
Malkara'da 1996 yılında ortalama yağış toplam olarak 747.8 mm.dir. Aylık en fazla yağış 150 mm. ile Aralık ayında, en az yağış ise 0.6 mm. ile Temmuz ayında olmuştur. Mevsim sıcaklarının artmasıyla özellikle Nisan, Mayıs ve Haziran ayı ortalarına kadar sağanak şeklinde yağışlar meydana gelmektedir. Yağış günün her saati görülmekle kirlikte Haziran ayına doğru genelde öğleden sonra sağanak şeklinde olur.

Sis
Soğuk ve uzun kış gecelerinde ve yüksek basınç alanlarının hakim olduğu dönemlerde bölgede sık sık sise rastlanılır. Özellikle bu dönemde radyasyon kaybının fazlalığı, havada yeter miktarda yoğunlaşma çekirdeklerinin bulunması ve havadaki hareketsizlik, sisin oluşmasını sağlar. Özellikle sabaha karşı yerin soğuması, yerle temas halinde bulunan havayı soğutarak taşıdığı su buharınıza yoğunlaşmıştır ve sis meydana gelir.


Rüzgar
İlçede kakım olan rüzgar kuzey ve kuzey doğudan esen, kalk dilinde karayel ve poyraz olarak bilinen rüzgarlardır. İkinci derece önemli rüzgar ise lodostur. Orta avrupada yüksek kasınç oluştuğunda poyraz İlçemizde şiddetle eser. İlçede rüzgarlı günler ençok Eylül, Ekim, Kasım aylarında görülür. İlçenin rüzgarsız günleri de Haziran, Temmuz, Ağustos aylarında görülmektedir. Nisan ve Mayıs aylarında lodos yağmur, poyraz da Mart ayında genellikle yağmur ve kar getirir.
MALKARA İLÇE TARİHİ YERLERİ
TARİHİ KÜLTÜREL VE ARKEOLOJİK DEĞERLER

Trakya ön Asya'nın arkeolojik bakımından en az bilinen bölgeleri arasındadır. Bilhassa Malkara ve köyleri tarih öncesi çağları ile ilgili bilgilerimiz bazı münferit ve daha çok rastlantılara bağlı buluntular dışında hemen hemen hiç yok denecek kadar azdır.


Oysa ki Trakya’nın en eski kentlerinden Malkara, Trakya’da olduğu için Asya ile Avrupa arasında kara ve gerekse Ege ile Karadeniz arasındaki deniz bağlantısının kilit noktası üzerindeki coğrafi konumu bakımından büyük bir önem taşımaktadır.


Trakya bir kum saatinin dar boğazın benzetebileceğimiz bir bölge, Avrupa ile Asya kıtaları arasında kültürel alışverişi, ticaret, istila, göç, gibi her türlü toplumsal hareketleri çağlar boyunca yaşamıştır.


Malkara ve köylerinde bulunan arkeolojik ve kültürel kalıntılar ve yerleri:


A- HÖYÜK-TÜMÜLÜS:


Bunlar Trak krallarının ve beylerinin mezarlarıdır. İçersinde yatanların zenginlik ve üstünlüklerini göstermek için yüksek tepelere yapılmıştır. İçlerinde ölü odaları vardır. Romalıların Hıristiyanlıktan önceki devrinde yapılmış, ancak Hıristiyanlıktan sonra bırakılmıştır.


Bunları sıralarsak en ünlüsü Kermeyan tümülüsüdür. Yükseklik ve kapladığı alan bakımından Malkara ve çevre köylerinde ondan büyüğü yoktur.


Antik dönemde Via Egnatia adı ile bilinen sahil yolu üzerinde bulunan Apri (Kermeyan Köyü) kenti civarında bulunan 3 tümülüsten biri olan bu tümülüs olasılıkla bu kentin yöneticilerinden birine ait. Apri kenti Roma ve Bizans çağlarında önemli bir konuma sahip olduğundan tümülüsün özellikle Roma çağında yapılmış olduğu düşünülebilir. Yüksekliği yaklaşık 10 m. dir. Tümülüsün yamaçlarındaki tarlada tarım yapıldığından sürülmek suretiyle yayvanlaşmıştır. Üzerinde kaçak kazı izlerine rastlanmaktadır. Kermeyan Köyü sınırlarında kalan iki tümülüs birlikte bir grup oluşturmaktadır.


Bir tümülüs de Kırıkali Köyü’nün kuzeyinde Kum mevkiindedir. Yaklaşık 10 m. yüksekliğe sahiptir. Kermeyan tümülüsleri ile aynı doğrultuda olup, birbirlerini görebilmektedir. Üzeri tarla olarak kullanıldığından sürülerek yayvanlaştırılmış durumdadır.


İlçe merkezinde bulunan Kartaltepe, Tavşantep tümülüsleri ile Tugay sınırları içinde bulanan 2 adet tümülüs daha bulunmaktadır. Batkın, Hacısungur, Kürtüllü, Kozyörük, Sarnıç, Tekke, Pirinççeşme, Kavakçeşme, Gözsüz, Müstecep ve Yılanlı köyünde 2 adet yanyana yapılmış tümülüsler bu konudaki önemli eserlerdir.


B- KALELER:


1- KERMEYAN KALESİ:


Bunların önemli olanı Kermeyan Kal’ası (Zesutare)dir. Kal’a, Kermeyan Köyündeki taşlık dere ve Kal’a deresi arasında 200 dönümlük bir yerde dışı Keşan taşları ile yapılmıştır. Çok eski Kal’a olup oturma yeri olarak kullanılmıştır. Eski ismi Apri’dir M.S. 50. Yy. Roma imparatoru Cladius tarafından emekli Roma subayları için kurulan antik Roma şehridir. Bizans döneminde yerleşim önem kazanmıştır. Osmanlılardan önce Balkanlardan inen akıncı kavimler tarafından yakılmış olabileceği gibi, Türklerin gelişinden önce Trakya’da çok büyük bir deprem olması sebebiyle de yıkılmış olabilir.


Sultan Orhan ve I. Murat zamanlarında ve daha sonraları Malkara çevresinde bir çok yerlerde olduğu gibi Anadolu’dan getirtilen Germiyanlıların (Kütahya) bu Kal’ayı beğenmeyerek bir km güney doğusundaki yüksek sırtlara köy kurdukları tahmin edilmektedir.


2- ELMALI VE YENİDİBEK KALELERİ:


Malkara’nın Elmalı Köyü’nde Elmalı Kal’ası, Yenidibek Köyü’nde de Blovazt Kal’ası yıkılmış olduğu halde, surları yer yer görülmektedir. Her iki kalede bölge arazilerinin hakim tepelerinde kurulmuş, yüzyıllarca önemli savunma görevlerini yerine getirmiştir. Osmanlıların bölgeyi fetih etmesi ile birlikte kaleler yıkılmış, kullanılmaz duruma getirilmiştir. Bu gün her iki kalenin yer üstünde bazı duvar kalıntıları görülmektedir.


3- KARACAHALİL (KOCAKALE) KALESİ:


Toprak üstü araştırmaları yapılan Karacahalil Köyü hudutları dahilindeki Koca Kale diye anılan kale ise konum itibarı ile ilk çağlardaki yerleşimlere uygun Çanakkale Boğazı ve Saroz Körfezi’ni görmektedir. Yer üstü buluntularından, siyah pişmiş toprak parçalarından, Tunç Çağı yaşantısından (M.Ö.: 5. Yy.), Bizans dönemi yerleşmesine kadar kullanıldığı anlaşılmaktadır.


Osmanlılar devrinde, Osmanlılar Rumeli Kal’alarını aldıkları zaman ekseriyetle yıkmışlar, fakat aynı yerde oturmayı tercih etmemişlerdir. Bu Kal’a yıkıntılarının civar köylerde hatta Malkara’da inşaat işlerinde kullanılması ile bu tarihi kalıntılar korunmamış ve ortadan kalkmıştır.


4- YETANUZ HARABELERİ:


Bu da yine Kermeyan Köyü civarındadır. Tarihi Traklara kadar varmaktadır. Hıristiyanlıktan önce önemli bir merkez olduğu kitabe parçalarında VASPASİANOS’un adı geçe bu yerin Bizans devrinden kalmış bir kalıntı olduğu sanılmaktadır.


Camiler:
1- GAZİ SÜLEYMAN PAŞA CAMİİ:



Camiatik mahallesinde Şehitlik Abidesinin kuzey batısında yer alır. Bizanslılar zamanında kilise olduğu, Osmanlıların Malkara’yı zaptı sırasında mescit’e çevrilmiş olduğu söylenmektedir. Batı kapısı üzerindeki kitabeye göre de Yıldırım Beyazıt (1389-1402) tarafından Gazi Süleyman Paşa adına camiye çevrildiği anlaşılmakta ise de, yine kitabesinde mevcut 1306 tarihinin neye delalet ettiği belirlenememiştir. Sultan Aziz zamanında tamir görmüş, bazı ilaveler sonucunda bu günkü haline gelmiştir.


Vakıflar genel müdürlüğündeki kaydına göre 1365 tarihinde yapılmıştır (Hicri 758) .1.151 m2 alan üzerine 284 m2 alan kaplayan caminin cemaat kapasitesi 600 kişidir.


Cami 1306 hicri, 1888/89 miladi yılında Sultan Abdülhamit’in emriyle büyk bir onarım geçirmiştir. Bu onarıma ait kitabe kuzey taç kapısının üzerinde yer alır. Daha sonra bazı ilaveler yapılarak bugünkü haline getirilmiştir. Halen mevcut olan minaresi daha sonra inşa edilmiş ve Süleyman Paşa Camii olmuştur.


Gazi Süleyman Paşa Camii dikdörtgen planlı, derinlemesine sahan düzenlemeli, ahşap sütunlu ve düz dam örtülü Anadolu Selçuklu dönemi Ulu Camii planında yapılmıştır.


Asıl giriş kapısı olan kuzey taç kapısı iç içe kademelerden oluşan daire bir kemerle son bulmuştur. Yine kuzey cephesinde yer alan iki pencerenin kemer çerçeveleri onarımın yapıldığı dönemin barok etkilerini gösterir. Çatının yaklaşık bir metre altından dolaşan korniş sistemi de baroğa has özelliktir.


Cami, dış ölçüleriyle simetrik bir plana sahiptir. Güney duvarında mihrabın sağında ve solunda birer pencere aynen kuzey duvarlarındaki pencereleri tekrarlar. Doğu ve batı yönleriyle dörder pencere yer alır. Bunlardan, caminin kuzey-batısındaki pencere sonradan kapıya çevrilmiştir.


Cami, orjinalinde olduğu gibi dört ahşap sütunla desteklenen düz dam örtülüdür. Mihrap ve minber Sultan Abdülhamit zamanı onarımında yenilenmiş olup, barok özellikler taşır.


Eski cami, ilk şeklinde bir sıra taş, üç sıra tuğla olarak duvar örgüsü sisteminde yapılmış iken Abdülhamit dönemi onarımında bu taş ve tuğlalar karıştırılmıştır. Yalnız kuzey cephe granit taş kaplama yapılmıştır.


Minare hem yapının ilk şekline, hem de barok dönem onarımı özelliklerine uymamaktadır. Kaide kısmındaki kemer özellikleri karşısındaki çeşme kemerinden esinlenerek yapılmıştır. Ayrıca kuzey-batı köşede cami ile bütünlük gösteren minare yapımın orjinalinde camiden ayrı tutulmuş ve klasik Osmanlı minaresi tarzındadır.


2- HACERZADE İBRAHİM BEY CAMİİ:





14 Kasım caddesinde Jandarma Bölük Komutanlığının karşısında Hüseyin Köse İlköğretim okulunun yanında yer alır. 1406 tarihinde Hacerzade İbrahim Bey tarafından yapılmıştır. Yapının mimarı belli değildir. Bu cami Balkan Savaşında ve depremlerde büyük hasara uğramıştır. Cami restore edilmiş, eski durumuna çok yakın hale getirilmiş ve 15 Ekim 1971 tarihinde Cuma namazından evvel ibadete açılmıştır. Dış görünüşüyle güzel bir tarihi eser olduğu intibaını uyandırmaktadır.


Yapı tamamen düzgün kesme taş malzemeden, cephesinde mermer malzeme de kullanılmak suretiyle tek kubbeli mescit planında yapılmıştır.


Caminin kuzey cephesinde yedi sıralı mukarnas kavsaralı, yapıdan dışarı dikdörtgen bir blok halinde taşıntı yapan taç kapı yer alır. Taç kapısının iki yanında mihrabiyeler vardır. Mukarnas kavsarının köşelerinde karşılıklı simetrik olan gülbeneklere yer verilmiştir. Taç kapısının sağında ve solunda mermer çerçeveli iki pencere, diğer yönlerde de ikişer pencere yer alır. Pencerelerin üzerinde yapıyı çepeçevre dolanan ve cepheyi ortadan ikiye bölen bir silme kuşak bugün yer yer tahrip olmuştur.


Caminin son cemaat yeri yoktur. Asıl ibadet alanına kuzey cephenin ortasındaki bir taç kapıyla girilir. Kapı söveleri mermer malzemeli olup üzerinde “lamba zıvana” tabir edilen geçmeler yer alır.Yine kapının iki yanında kaymalı konsol çıkarmalar yer alır.


Cami Türk üçgenleriyle geçişi sağlanan kubbeyle örtülüdür. İçeride destek yoktur. Mihrap taş malzemeli ve mukarnas kavsaralı biçimile taç kapıyı tekrarlar biçimdedir. Bu özelliği ile Anadolu Selçuklu dönemi özellikleri burada da sürdürülmüştür. Mihrabın üst kısmı palmetli bir süsleme ile taçlandırılmıştır.


Minber taklit kündekâri tekniğinde ahşap malzemeli olup, 1959 yılında aslına uygun olarak yenilenmiştir.


Caminin çatıya yakın kısmında yer alan üst pencerelerinde vitray örnekleri görülür.


Minare; yapını kuzey-batı köşesinde yer alır. Şerefe altına kadar olan kısmı orjinaldir. Şerefe ve üst kısmı 1970 yılında tamir görmüştür. Sekizgen minare kaidesinin üç yüzü duvar içinde kalmış olup, beş yüzü dışarıdan görülebilmektedir. Her yüzde Bursa kemeri tabir edilen sepet kulplu kemer süs unsuru olarak kullanılmıştır. Oluklu bir gövde üzerinde mukarnas altlıklara sahip şerefe ve üzerinde de bodur bir petek kısmı, külah, madeni alar yükselir.


3- GAZİ ÖMER BEY CAMİİ:





Gazibey mahallesinde hâl binalarının kuzeyinde yer alır. Mora Fatihi Turha Bey’in oğlu olan Gazi Ömer Bey tarafından 1493/94 yılında yaptırılmıştır. Gazi Ömer Bey’in Malkara’da 2 camii, 3 mescidi, kervansaray ve 4 dükkanı olduğu, ahvadından Yanya Bey’i olan zatı bu efkafın bakımı için devlete müracaat etmesinden ve Malkara Kadısına gönderilen hükümlerden anlaşılıyor. Gazi Ömer Bey adına yapılan külliyeden bu gün sadece cami ve türbe ayaktadır. Mescid, kervansaray ve dükkanlar kalmamıştır.


Cami, bir buçuk metre kalınlığında, onüç metre boyunda, tamamen düzgün kesme taş malzemeden, bütün mekanın tek kubbe altında toplandığı merkezi planlı bir yapıdır. Son cemaat yerini üç kubbe örtmüştür.

Yapının minaresi, batı yönünde yer alır. Şerefeye kadar olan kısım orijinal, şerefeden yukarısı yakın zamanlarda onarım görmüştür.


Üç bölmeli son cemaat yerinin kubbelerini taşıyan sütunlar çatladığı için, sütunların çevresi örülerek paye destekler şekline dönüştürülmüştür. Üzeri üç küçük kubbe ile örtülü son cemaat yerinde cami haremine giriş kapısının solunda; ortada bir mihrabiye, onun iki yanında da birer pencere yer alır.


Camiye eyvan türü bir taç kapı ile girilir. Kapı söveleri mermerdir. Üst söve lambazıvana tabir edilen, mermerin mermere geçmesi tekniğinde yapılmıştır.


Mihrap; taş malzemeli ve vukarnas kavsaralı mihraplar gelişkin özellikler olarak sarkıt biçiminde stalaktitler ve kabara taç kapıyı tekrar biçimde palmetli bir süsleme ile taçlandırılmıştır.


Minber;tamamiyle mermer malzemeli olup, orijinal olarak günümüze ulaşabilmiştir. Yan aynalıklar ve korkuluklar süslenmiş, sade olarak bırakılmıştır. Yan aynalıkların altında, dikdörtgen silmelerle çerçevelenmiş ikişer pencere yer alır. Pencere kenarları konsol biçim süslemeli ve sepet kulplu kemer şeklindedir. Minberin giriş kapısı sivri kemerli ve yanları geometrik benzemelidir. Üst kısmı taç kapı mihrapta olduğu gibi, palmet süsleme ile taçlandırılmıştır. Cami haremi altta her yönde ikişer, üstte kuzey hariç diğer üç yönde üçer pencere ile ışık alır. Pencereler dıştan alçı şebekelidir. Bu da yine Osmanlı mimarisinin karakteristik özelliğidir. Cami hareminde kuzeyde yer alan asma kat; kadınlar mahfili durumundadır. Bu mahfil, iki sütun üzerinde yükselir ve kuzeybatı köşedeki merdivenle çıkılır. Daha sonra ikinci katta da bir giriş açılmış olup, bugün minare iki girişlidir.


Yapıda; kubbeye geçişte pandantifler kullanılmıştır. Ayrıca son cemaat yerinin iki yanı açık iken soğuktan korunmak için kapatılmıştır.


Bu cami Osmanlıların Rumeli’de yaptıkları camilerin en eskilerindendir. İlçe için burası son derece önemli, tarihi ve manevi bir değere sahiptir.


4- ZÜLFİKAR AĞA CAMİİ:


Hacıevhat mahallesi, Uzunköprü caddesinde yer alır. 1972 yılında eski caminin yerine Dernek tarafından ahşap kiremit çatılı taş bina olarak inşa edilmiştir. Cami 113 m2 olup, üzerinde bulunduğu arsa 464 m2 dir. Bahçesinde Kuran Kursu binası mevcuttur. 1 minare ve şerefesi olup, cemaat kapasitesi 200 kişidir.


5- BADEMLİK CAMİİ:


Gazibey mahallesi, İnönü caddesinde Hastane karşısında yer alır. Malkara eşraflarından Hasan TAŞKIR tarafından 1963 yılında yaptırılmıştır. 150 m2 lik alana sahip caminin çatısı ahşap kiremit olup, bina taş binadır. 1 minare ve şerefesi olup, cemaat kapasitesi 200 kişidir.


6- HACI SALİH CAMİİ:


Camiatik mahallesi Gökçeşme sokakta yer alır. Malkara eşraflarından Salih ÖZSOY tarafından 1968 yılında yaptırılmıştır. 104m2 alana sahip olan caminin çatısı ahşap kiremit olup, bina kagir(tuğla-taş) olarak kare biçiminde inşa edilmiştir. Cami 313 m2 arsa üzerine yapılmış olup, müştemilatında 2 adet dükkan vardır. Bir minaresi, 2 şerefesi vardır. Cemaat kapasitesi 150 kişidir.


7- CUMHURİYET CAMİİ:


Yeni mahalle, çevre yolunda İmam Hatip Lisesi karşısında yer alır. 1976 yılında, kubbeli betonarme olarak Diyanet Vakfı tarafından 600 m2 lik arsa üzerine yaptırılmış olup, cami alanı 104 m2 dir. Cami binası betonarme ve kubbelidir. 1 minare ve 1 şerefesi olup, son cemaat mahalli vardır. Cemaat kapasitesi 320 kişidir.


8- HACI LEMAN CAMİİ:





Gazibey mahallesi, Atatürk Bulvarı, Otogar altında yer alır. 1986 yılında Salih ÖZSOY tarafından yaptırılmıştır. 500 m2 arsa üzerine 340 m2 olarak inşa edilen caminin binası betonarme ve kubbeli olup, kare biçimindedir.1 minare, 3 şerefesi vardır. Müştemilatında son cemaat yeri, Kur’an Kursu ve dükkanlar vardır. Cemaat kapasitesi 600 kişidir.


9- ERENLER CAMİİ:


Erenler Semtinde yer alır. 1987 yılında Erenler Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği tarafından yaptırılmıştır. 1728 m2 arsa üzerine 180 m2 olarak inşaa edilen cami betonarme ve kubbeli olup kare biçimindedir. 1 minare, 2 şerefesi vardır. Müştemilatında dükkan, son cemaat yeri vardır. Cemaat kapasitesi 300 kişidir.


10- AYDIN-SANAYİ CAMİİ:


Camiatik mahallesi, Küçük Sanayi sitesinde yer alır. Malkara eşraflarından Cahit AYDIN tarafından 1989 yılında yaptırılmıştır. 400 m2 arsa üzerine 100 m2 olarak inşaa edilen cami betonarme ve kubbelidir. Cami minaresi küçük makettir. Cami kare biçimindedir. Müştemilatında son cemaat yeri ve dinlenme parkı vardır. Cemaat kapasitesi 110 kişidir.






Çeşmeler:
1- BAŞÇEŞME:
Mevcut kitabesinden anlaşıldığına göre Hicri 953 (1546) yılında Ahmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Halen bu çeşme istifade edilecek durumdadır. Camiatik Mahallesinde Başçeşme Sokakta yer almaktadır.


2- CAMİATİK ÇEŞMESİ:





Eski cami çeşmesi de denir. Cami karşısındadır. Husrev Kethüda tarafından 1564 (Hicri 971) yılında yaptırılmıştır. Halen Camiatik mahallesinde olup, kitabesi şöyledir;


Cümlelere mülk verir kam kar


Hüsrev ü bal itikat namdar


Sahibü'l hayrat Hüsrev Kethüda


Kim cihan kıldı serbeser ihya,


Ehl-i diller cem'olup tarihini


Kim içerse, nuş-u canlar dediler.


.........................Sene 971


3- MERMER ÇEŞME:


Bunu da Husrev Kethüda tarafından 1572 (Hicri 979) yılında yapıldığı kitabesinden anlaşılmaktadır. Halen Hüseyin Köse İlköğretim Okulunun binasına bitişik olan çeşme, esasında bina edildiği yer ise bu günkü Şahin yoluna gidirken sol köşede idi. Şu an kullanılmamaktadır.


4- HACI MEHMET AĞA ÇEŞMESİ:





Kitabesinden 1735 (Hicri 1147) yılında yapılmış olduğu anlaşılan bu çeşme, halen Kabil çeşme olarak bilinmektedir. Hacı Mehmet Ağa tarafından yaptırılmıştır. Şu an Hükümet Konağının yanında bulunmaktadır.


5- GÖK ÇEŞME:



Koca Sinan Paşa tarafından yaptırıldığı söylenmektedir. Camiatik Mahallesinde Hacı Salih Camii yanındadır.


6- KÜNK ÇEŞME:


Hacı Mehmet Ağa Çeşmesi de denir. Hicri 1147 yılında yapılmıştır. Gazibey mahallesinde bulunmaktadır.


7- ZÜLFÜKAR AĞA ÇEŞMESİ:


Erenler Mahallesine giderken sağda bulunmaktadır.


8- HAMAM ÇEŞME:


Mermer yazıtları ve dizaynı Tekirdağ Müzesine götürülerek koruma altına alınmıştır.


9- SÜNEPE ÇEŞME:


Malkara’nın İshakça köyü çıkışında, yolun kenarında bulunmaktadır. Sünepe isminde bir Ermeni’nin yaptırdığı söylenmektedir. Halen çeşme olarak insanlar ve hayvanlar faydalanmaktadır.


10- ÜRKİYE KADIN ÇEŞMESİ:


Camiatik Mahallesi, Karakvaklar mevkiinde bulunmaktadır. Malkara İlçesinde, şebekeli içme suyu için, Camiatik Mahallesi halkının büyük bir kısmı içecek su ihtiyaçlarını bu çeşemeden karşılıyorlardı. İlçede bir çok çeşme bulunmakla beraber bazılarının suyu hafif acımsı olduğu için içme suyu olarak kullanılmamaktaydı. Ürkiye Hanım çeşmesinin suyu tatlı ve içimi güzel bir su olduğu için yıllarca bir çok insanın su ihtiyacını karşılamıştır.






Yukarıda sözü edilen çeşmeler Malkara İlçe merkezinde bulunmaktadır. Bunların yanında Malkara’nın çevresinde geniş bir alanda da çeşmeler vardır. Bu çeşmelerin olduğu yerde daha önceleri ticaret mahallerinin olduğu kayıtlardan ve naklen gelen söylentilerden anlaşılmaktadır. Bu da Malkara’nın bir zamanlar geniş bir bölgeyi kapladığının kanıtıdır.Bu Çeşmeler:


Enserciler Çeşmesi: Malkara’nın güneyinde, Keşan yolu üzerinde bulunmaktadır.
Boyacılar Çeşmesi: Malkara’nın güneyinde Keşan yolu üzerinde Enserciler çeşmesinin daha aşağısında bulunmaktadır.
Ekmekçiler Çeşmesi: Malkara’nın kuzeybatısındaki Yeşil Kubbe ile Gürgen Bayırı arasında bulunmaktadır.
Helvacılar Çeşmesi ve Kuyusu: Malkara’nın doğusunda, kışlalar bölgesindedir.
Hamamlar:
Malkara İlçemizde eskiden kalma iki hamam mevcuttur. Bir tanesi Turhan Bey tarafından yaptırıldığı söylenen Çifte hamam (Şu an mevcut değildir. Savaşlarda yakılıp harap olduktan sonra, yıkılarak yerine apartman yapılmıştır. Yeri Şehitlik Abidesinin altında olan çeşmenin tam karşısında kalan büyük binanın yeridir.) olup, diğeri ise Eski Hamamdır. (Şehitlik Parkının altından geçen yol üzerindedir). Halen mevcut olup, büyük bir bölümü yıkılmış, yeşillikler her yerini kaplamıştır. İçine girilmesi tehlikelidir.
Günümüzde mülkiyeti Belediye’ye ait olan Gülbaba Tesislerinin alt katında günümüz şartlarına uygun, modern bir hamam bulunmakta olup, halen hizmet vermektedir.






Türbeler:
1- GAZİ ÖMER BEY TÜRBESİ:



Dedesi Paşa Yiğit, Saruhan (Aydın) Türkmenlerinin bir kolu olan ve Danişmend oğulları diye anılan göçebe Türkmenlerdendir. Türkmenler, Osmanlıların Rumeli’ye geçişlerinde zapt ettikleri yerler, Anadolu’dan getirilip yerleştirilmiş topluluklardır. Paşa Yiğit de, oğlu Turhan ve torunu Ömer Beyle Malkara çevresine yerleşmiş veya yerleştirilmiştir. Akıncı beylerinden olan bu kimsenin adı, bu gün linyit kömürleri ile tanınan Paşayiğit Köyüne verilmiştir.


Ömer Bey, Fatih zamanında yaşamış, babası Turhan Bey’in yanında yetişmiş, savaş meydanlarında sayısız kahramanlıklar göstermiş, gözüpek bir komutandı.


Yunanistan ve Mora işlerindeki vukufu ile yalnız bu havalide değil, Eflak ve Bosna’da Uzun Hasan’ın ve Mumlüklerin karşısında babasına layık bir evlat olduğunu göstermiştir.


O’nu, önce Fatih’le Mora’da görüyoruz. Moralılıar, dört yıl önce Turhan Bey’in emir ve nasihatlarını unutarak tekrar mücadeleye başlamışlardı. Mora işini kökünden halletmek isteyen Fatih, 1458 de Mora’ya bir sefer hazırlamıştır. Sonunda Kuzey Mora’yı Osmanlı topraklarına katmış, idaresini de önemli hizmetleri görülen Ömer Bey’e tevdi etmiştir. Şehirlere yeniçeriler konulmuş, geriye kalan yerler vergiye bağlanmıştır.


Fatih; Atina’yı da almak istemiş, Prens Franko’ya padişahın kendisine Tep ve Boti valiliğini vereceğini bildirip, bu kimseyi razı etmiş, bu kurnazca hareketi ile Atina’yı kan dökmeden zaptetmiştir. Eski Yunan medeniyetinin merkezi olan bu tarihi şehirde, Türk atlarının nalları şakırdamış, O’nun zeka ve nüfuzu sayesinde 1829 tarihine kadar Akropal’da dalgalanmıştır.


Fatih, Ömer Bey’in bu kansız başarısından çok memnun kalmış, Atina’yı görmeye gelmiştir. Akropal’a çıkarak Partenon’u incelemiş, gözlerini ufuklarda gezdirerek Pire Limanı ile çevrili Atina şehrini seyretmiştir.Çok hoşlanan Fatih yanındakilere dönerek; “Din ve Devlet böle bir yerin zaptından dolayı Turhan’ın oğluna nasıl müteşekkir olmasın?” diyerek iltifatta bulunmuştur. Tarihimizin kahramanlarıarasına giren Ömer Bey’i, Fatih bundan sonra yanından ayırmamıştır.


Ömer Bey, 1462 de Eflak, 1463’de Bosna seferlerine katılmıştır. Eflak’ta susuz bir bölgeye düşen ve düşman saldırısına uğrayan Mahmut adlı kumandanın idaresindeki kuvvetlerimiz, O’nun azim ve cesareti sayesinde kendisini toparlayarak düşmanı ezmiş, amansız akınları ile Eflak’lılara göz açtırmamıştır.


Tarihimizde Kazıklı Voyvoda diye geçen, Macar’ların Şeytan, Eflak’lıların Cellat dedikleri bu zalimi günlerce kovalamış, mızraklara takılmış 2000 düşman başı ile ordugaha dönmüş, bu hizmeti ile Tasalya Beyliğini kazanmıştır.


Bosna’nın zaptında da büyük yararlıkları görülmüş, düşmanı kovalarken Verbasnehrini yüzerek geçmek suretiyle orduya örnek ve cesaret timsali olmuştur. Venediklilerin Germe hisarını yapıp içerisine 200 topçu, bir çok zırhlı ve tüfekli asker yerleştirdiklerini öğrenince, süratle buraya yetişerek, Venediklilere ait Lepant havalisini işgal etmiş, sonra Germe hisarı önüne gelmiştir. Bu gelişi hisardakileri çok korkutmuştur. Keşfe çıktığında 300 adım kala, hisardan atılan güllelerle, yanında bulunan iki subay şehit olmuştur. Sonradan Sadrazam Mahmut Paşa’nın kuvvetleri gelince, Germe Hisarındaki düşman, Türk saldırısı sonunda bir kar yığını gibi erimiş ve hisar zaptedilmiştir.


Ömer Bey, 20.000 akıncı ile Modan havalisinin altını üstüne getirmiş, eline geçirdiği 500 esiri Fatih’e göndermiştir.Venedikliler Mora’da da perişan edilmiş ve yarım ada tekrar idaremiz altına girmiştir.


1473 te Otlukbeli savaşına katılmış, Murat Paşa’nın tedbirsizliği yüzünden Uzun Hasan’a esir düşmüştür. Fatih, Barburt’a sürgün edilen bu çok sevdiği kumandanını bir çok esir karşılığında serbest bıraktırmıştır.


Ömer Bey, son olarak 1485’te Sadrazam Ali Paşa kumandasındaki kuvvetlerle Osmanlı-Mısır savaşına katılmıştır. Çok çetin olan bu savaşta, Osmanlıları sevmeyen Karaman ve Anadolu askerleri savaştan kaçınca, Ali Paşa ile Ömer Bey’in Rumeli askerleri ile savaşa devam edilmiştir. Ömer Bey, sadık, cesur ve mert bir kumandan olduğunu bu savaşta da göstermiştir. Dehşetli bir saldırıya uğrayan kumandan Ali Paşa’yı canla başla korumuştur. İki taraf da büyük zaiyat vermiş, savaş meydanı cesetlerle dolmuştur. Akşama doğru bitap düşen iki taraf da çarpışmayı durdurmuştur. Ömer Bey’in kahramanlığı, Osmanlıları ağır bir yenilgiden kurtarmış, ordumuz Toroa’lara çekilmiştir. Padişah 2. Beyazıt, kaçan kumandanları ağır şekilde cezalandırmıştır.


Sicil-i Osmani sahibi Süreyye Bey, Ömer Bey’in bu savaşta kaybolduğunu yazmaktadır. Halbuki, türbesini ve hicri 900 tarihli vakfiyesinin olması bunu yalanlamaktadır. Ömer Bey’in Fatih ile birlikte 1473 yılında Otlukbeli savaşına iştirak ettiği kayıtlarda mevcuttur. Hayat hikayesinden anlaşıldığına göre Ömer Bey, çok cesur bir kumandandır. O’na Fatih’in sağ kolu denilebilir.


Ömer Bey, Malkara’da bir camii (Çarşı Camii), bir mescid, bir tekke, Edirne’de bir mescid,Baflı köyünde bir tekke yaptırmıştır. Dimetoka ve Malkara’da bulunan bir değirmen, bir dükkan, bina ve arazi ile Yenişehir ve Tırnova’nın cizyelerini vakfetmiştir.


Malkara’daki çarşı camii (Gazi Ömer Bey Camii) halen mevcut olup, ibadete açıktır. Türbesi Caminin bahçesindedir. Kesme taştan ve 8 köşeli (mudalla) biçiminde olup, pencereleri mermer çerçevelerle ve demir parmaklıklarla örtülmüştür. O’nun şanına yakışır sağlamlık ve güzelliktedir. Sonradan konulduğu anlaşılan demir kapını üzerinde yağlı boya ile yapılmış Osmanlı arması, paslara karışmış, silik bir şekilde belli olmaktadır. Yapılış tarihi Hicri 908, Miladi 1488 dir.


Halen mevcut olan bu bina onun şahsına yakışacak güzelliktedir. Kesme taştan bina edilmiştir. Kapısının üzerinde bulunan kitabesi şöyledir:


Kad fate el-emir el-kebir el-sulukul-melik el-islam


El müşerref bilcihad ve ziyaret ül beytü’l-haram


Ani Ömer Bey ibn Turhan Bey


Fi tisa seman mie 908 hicri...


Ömer Bey’in 900 hicri tarihli vakfiyesi olduğuna göre, vefat ettiği tarihin 809 değil de 908 olması daha uygundur. Çünkü Ömer Bey’in Fatih’le birlikte Otlukbeli (1473) savaşına iştirak ettiği kayıtlarda malumdur.


2- KASAP MAHMUT TÜRBESİ:


100 Yıl Atatürk Parkı içindedir. Daha önceleri burası mezarlık olup, mezarlık kaldırılırken bu türbe kaldırılmamıştır. Kepçenin 3 defa kaldırmak için çalıştığı, ve üçünde de kepçenin bıçağının kırıldığı ve kaldırma işleminin yapılamadığı söylenir. II. Mahmut zamanından kalmıştır.


3- EMİRLER TÜRBESİ:


Camiatik Mahallesinde bulunur. Türbenin içinde iki mezar vardır.


4- FATİH BABA TÜRBESİ:


Camiatik Mahallesinde bulunmaktadır.


5- GAZİ BABA TÜRBESİ:


Karacahalil Köyü’nde bulunmaktadır. Adı bilinmeyen bir ermiş Elmalı kalesinde savaşırken şehit düşmüştür. O gece, ermiş olduğu için atı ile beraber ışıklar saçarak Karacahalil Köyü yakınlarındaki ufak bir tepeye uçmuştur. Bu tepeye gazipaşa tepesi denir. Halen tepedeki taşların üzerinde atının nal ve kendi ayak izleri tespit edilmiş olan Gazi Baba’nın mezarı vardır. Halk tarafından burası kutsal sayılarak, bazı kişilerce ziyaret edilip dileklirde bulunulmaktadır.


6- ŞEYH DAVUD TÜRBESİ:


Tekke Köyünde bulunmaktadır.


7- YEGAN BABA TÜRBESİ:


Camiatik Mahallesinde yol üzerinde bulunmaktadır. Yol yapmak için Türbe ve mezarlık kaldırılmış, sabahleyin mezarın tekrar yerine geldiği rivayet edilmektedir. I. Murat zamanından kalmadır.


8- ÜÇLER TÜRBESİ:


Hacıevhat Mahallesi, Erenler semtinde bulunmaktadır. Biri kız, ikisi erkek üç kardeşin mezarı bulunmaktadır. Ne zaman yaşadıkları kesin belli olmamakla birlikte düşmanlarla yaptıkları mücadelede hayatlarını kaybeden üç kardeşin mezarları üzerine kurulmuştur.






Kiliseler:
İlçemizde eski dönemlere ait 4 adet kilise mevcuttur. Gazibey Mahallesi İnönü Caddesi üzerinde bulunan Hıristiyan Kilisesi; Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifi tarafından depo olarak kullanılmakta iken tavanın çökmesi sonucunda bu gün her hangi bir amaç için kullanılmamaktadır. Şahin Köyü’nde de bir Hıristiyan Kilisesi mevcuttur. Diğer taraftan Gazibey Mahallesinde Halk Eğitim Merkezi arkasında bulunan bina Ermeni Kilisesidir. Hacıevhat Mahallesinde bulunan Bulgar Kilisesi yıkılmış olduğundan mevcut değildir. Mevcut diğer 3 kiliselerinde tavan ve duvarlarında çökmeler olup, bakımsızdırlar
Ahievren • Ahmetpaşa • Aksakal • Alaybey • Allıışık • Bağpınarı • Ballı • Ballısüle • Batkın • Bayramtepe • Çavuşköy • Çınaraltı • Çınarlıdere • Çimendere • Danişment • Davuteli • Deliller • Demircili • Dereköy • Deveci • Develi • Doğanköy • Dolu • Elmalı • Emirali • Esendik • Evrenbey • Gönence • Gözsüz • Güneşli • Hacısungur • Halıç • Hasköy • Hemit • Hereke • Izgar • İbribey • İbrice • İshakça • Kadiköy • Kalaycı • Karacagür • Karacahalil • Karaiğdemir • Karamurat • Kavakçeşme • Kermeyan • Kırıkali • Kiremitlik • Kuyucu • Küçükhıdır • Kürtüllü • Mestanlar • Müstecep • Pirinççeşme • Sarıpolat • Sarıyar • Sarnıçköy • Sırtbey • Şahin • Tekke • Teteköy • Vakıfiğdemir • Yaylagöne • Yaylaköy • Yenice • Yenidibek • Yılanlı • Yörücek • Yürük
Malkara ilçesi Osmanlı Devleti zamanında da önemli bir tarım ve hayvancılık merkeziydi. Çünkü Malkara toprakları az engebeli verimli topraklardır. Eski zamanlardan beri buğday, mısır, arpa, çavdar, kuşyemi, darı, yulaf, pamuk kozası, ipek böceği ile çeşitli meyve ve sebzeler yetiştirilmiştir. Şehrin etrafında bağlar, bahçeler ve bostanlar vardı. Elde edilen sebze ve meyveler ilçe halkının ihtiyacını karşılayabiliyordu. Hububata gelince, halkın ihtiyaç fazlası Tekirdağ Limanı yolu ile özellikle İstanbul ve askeri birliklere sevk edilirdi. Halk böylece önemli ölçüde bu yoldan geçimini sağlardı. Genellikle halk arasında zahire ticareti ve hayvan ticareti yapan tüccarlar bulunuyordu. Özellikle tarım ürünleri ve büyükbaş ile küçükbaş hayvanları alarak depolayan bu tüccarlar, devletten gelen emir üzerine mallarını ihtiyaç duyulan yere sevk ediyorlardı.